11 Haziran 2011 Cumartesi

Texas'ın Ardından: 3-2 | Sadece 1 Galibiyet Daha !


Serinin 3. maçının sonunda, herkesin dilinde NBA Finalleri'nde 1985'ten beri yani 2-3-2 formatı geldiği zamandan bu yana, 1-1'e gelen serilerde 3. maçı kazanan tarafın aynı zamanda şampiyonluğu da kazandığına dair, 11/11 gibi çarpıcı bir istatistik vardı. Baktığımızda, 1-1'e gelen 11 seride de bu tip bir şeyin gerçekleşmesinin 11 örnek ile desteklenmesi aslında tatmin edici bir veri gibi dursa da sanıyorum bu yıl o ezberi Mavericks bozacak gibi.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var, seri daha bitmedi ancak Dallas Mavericks rüzgarı arkasına almış bir şekilde, seriyi son düelloya götürdü. 2. maçın destansı bir şekilde kazanılmasından sonra, 3. maçın verilmesi hem moral bozdu hem de baskıyı hissettirdi. Üstelik 3. maçta Haywood'un da sakatlanması, Mavericks'in uzun rostasyonunu iyice daralttı ve ortalığın Ian Mahinmi ve Brian Cardinal gibi isimlere kalmasına neden oldu. Ellerinden geleni yapmaya çalışsalar da yetersiz oldukları açık. Sonraki 2 maçı ise Dallas 7 kişiyle oynadı desek yalan olmaz. Haywood'un sakatlığı, Peja'nın seride silinip gitmesi aslında rotasyonun ciddi şekilde değişmesine neden oldu. 

4. maçı izlemeye kalktığımda, Nowitzki'nin 39 derece ateşinin olduğunu ve iğneyle sahaya çıktığını öğrendim. Dallas 2-1 gerideyken, takımın herşeyi bir adamın bu halde olması aslında herşeyin sonu olabilirdi. Serinin 3-1'e gelmesi olaya son noktayı koyardı fakat seri boyunca hatta onu geçtim 2011 Playoffları boyunca maç sonlarını inanılmaz oynayan ve mükemmele yakın savunma yapan bir takım ayrıca kenarda ne yaptığını çok iyi bilen Rick Carlisle gibi bir coach ve sahada çok tecrübeli isimler olunca Dallas'ı yenmek için çok daha extra oynaması gerekiyordu Miami'nin. Artık öyle bir hale geldi ki iş, maç sonlarına doğru Miami 10 küsür farkla önde olsa bile "şimdi geri dönülür" düşüncesiyle maçlar izlenmeye başlandı. Dallas vur vur ölmüyor. Mükemmel bir duruş ve karakter ortaya koyuyorlar. Geçmiş yıllardaki o kırılgan takımın yerine, taş gibi takım var artık.

5. maça geldiğimizde seri 2-2'ydi. Önceki 4 maçın aksine hücumun konuştuğu bir maç oldu. Hatta serinin kaderinin çizildiği en kritik maçta hücumun konuşması da ayrı bir ilginçlik. Mavericks'in LeBron ve Wade gibi açık alanda durdurulması çok zor oyunculara karşı, top kayıplarını nasıl minimuma indirmek zorundaysa, Miami de Dallas'ın şut ritmini kesinlikle bozması gerekiyor. Bunu 4 maç boyunca aslında fena yapmadılar fakat 5. maçta artık patlama noktasına gelmişti sanki Mavericks. Bütün takım %56,5 saha içi ve 13/19 gibi harika bir üçlük yüzdesiyle oynadı. İlk 4 maç boyunca Dallas'ın %41,4 ile ortalama 87,8, Miami'nin de %42,8  ile 89,0 sayı ortalaması ile oynadığını düşünürsek 5. maçın ilk 4 maça hiç benzemediğini rahatlıkla kanıtlayabiliriz sanırım. Gerçi Miami'nin de aşağı kalır bir yanı yoktu, %52,9 saha içi de aslında çok iyi bir yüzde ama dediğim gibi maç sonlarındaki oynanan oyunlardaki büyük farklar son 2 maçı Mavericks'in kazanmasını sağladı.

Yıllarca iş playoffa geldiğinde, Mavericks'in  Terry ve Marion gibi iyice sinen  oyuncuları olduğu çok kez dile getirdik. Fakat bu kez onlar için de durum fazlasıyla farklı. Marion'ın özellikle ilk 2 maçta hücumda sorumluluk alması bir yana bütün playofflarda karşı takımın en önemli oyuncularını gayet iyi savunması alkışlanacak cinsten. Bu seride de LeBron'a karşı yaptığı savunma da takdir edilesi. Ayrıca Nowitzki'nin Terry hakkında, gerektiği kadar sorumluluk almadığını söylemesi belli ki Terry'i de kendisine getirmiş. Son 2 maçta benchten gelerek 17 ve 21 sayı atan ve son maçta 21 sayısının yanına 6 asist de ekleyen, maç sonlarında kritik anlarda çıkıp şutları sokan bir Terry izledik ki Nowitzki'ye destek çıkarak, böyle oynadığı sürece kolay yenilmeyeceğini düşünüyorum Mavericks'in. 

İyi savunma yapıyor Dallas demiştik. Bunda da en büyük pay kuşkusuz Tyson Chandler'da. Mükemmel bir enerji, gaz getiriyor takıma. İçeriyi iyi kapamasının yanında, serbest atışlardaki iyi sayılabilecek isabet oranıyla, çizgiye gittiğinde güvenilecek bir isim haline geldi. İçeriden sayı tehditi olma açısından da  biraz daha gelişti diyebiliriz, bitiremese de en azından çizgiye gidiyor yani. Takımın net şekilde omurgası. Bunların yanında Rick Carlisle'a da değinmek gerekli bence. Miami koçu Erik Spoelstra'ya açık şekilde üstünlük kurdu. Sakatlıklara ve kötü performanslara karşın takımın rotasyonunu takım sarsmadan değiştirdi. Son 2 maçta DeShawn Stevenson'ı bencehe çekerek Barea'yı ilk beşe koydu. Hem Barea kendine geldi hem de Stevenson benchten gelerek daha faydalı bir oyun ortaya koydu. Maç sonlarında gayet kendinden emin, 10 numara bir coach profili çiziyor. Basın toplantısında da onu izlemek keyif, mimikleri ile Jim Carrey'e fazlasıyla benzemesi iyice sempatik ve sevilen bir coach haline getirdi kendisini.

Takımdaki olumsuzluklara değinelim biraz da. En büyük problem ribauntlarda. Ribauntlar ile arası hiç iyi olmadı zaten takımın. Miami'ye fazlasıyla 2. sayı şansı veriyor Mavericks ve bu da yapılan iyi savunmanın meyvesini her zaman vermiyor. Diğer bir sorun da -gerçi her ne kadar son maç iyi bir performans ortaya koysa da- Kidd'in top kayıpları. Seri Dallas'a geldiğinden beri hiç tarzı olmayan paslar atmasının yanında, herhalde ilk defa steps yaptığını da gördüm Kidd'in. Yapılan top kayıpları LeBron ve Wade gibi adamların iyice işine geliyor ama son maç iyi toparladı durumu yine de. Umarım önümüzdeki maçta da iyi performans izleriz.

Bir de Miami cephesinden bakalım. Wade elinden geleni yapıyor, LeBron da top dağıtımında, oyunu kurma konusunda insiyatif almış durumda ama sorunlar büyük bence. Kendisini Kral olarak nitelendiren bir oyuncunun serinin toplam 5 maçında, son çeyreklerde toplam 11 sayıda kalması komik. Üstelik 5. maç öncesi "Hayatımın maçını oynayacağım." diyerek beklentileri iyi arttıran LeBron, maçı 17-10-10 gibi istatistiklerle triple-double yaparak bitirse de maçın son çeyreğinde çok geç bulduğu bir turnike ile 2 sayı kaydetti sadece. Üstelik son maç öncesi Wade ile Nowitzki'nin hastalığı ile dalga geçip, kameralar önünde aksırıp tıksırmaları da yakışmadı. LeBron'un nasıl biri olduğu zaten biliyoruz ama Wade'i de herhalde kendisine benzetti. NBA'e gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerden belki James ama en antipatiklerinden biri de o tartışmasız. Ve bu profilini düzeltmezse, bu yönüyle hep hatırlanacak. Bir de Nowitzki demişken, bu tip saçma bir hareketi çok fazla takacağını sanmıyorum, hatta cevap bile vermeyecektir kaale alıp. Zaten gereken cevabı sahada fazlasıyla veriyor... 

Evet, serinin 2. Miami ayağı öncesi durum böyle. Dallas sadece 1 galibiyet uzakta şampiyonluğa fakat şunu da unutmamak gerekir ki seri daha bitmedi. Ve 2 maçı da deplasmanda oynayacak olmaları seriyi hala ortada yapan unsur. Mavericks'in son maçtaki kadar şut atabileceğini pek sanmıyorum. Fazlasıyla agresif bir Miami göreceğimizi düşünüyorum. Dallas'ın yapması gereken, sakinliğini koruyarak kendi prensibiyle oyununa devam edip, maç sonundaki karakteri yine ortaya koyması. Nowitzki'nin; "6. maça 7. maç gözüyle bakmamız gerek." gibi bir açıklaması vardı. Dallas'ın 6. maça fazlasıyla asılıp şampiyonluğu alması gerekli eğer 7. maça kalırsa ibre iyice Miami tarafına kayar ve işleri daha da zorlaştırır bu durum. Miami önümüzdeki 5-6 yılda da şampiyonlukta fazlasıyla söz sahibi olacak fakat Dallas'ın bu belki de son kurşunu. Özellike Nowitzki ve Kidd fazlasıyla hakettiler bu yüzüğü kariyerleri boyunca ve umarım bu sene de kavuşacaklar. 6. maç, Pazar gecesi, 03.00'da American Airlines Arena'da, Florida'da. Saat 6 sularında, burada şampiyonluğu kutlamak dileğiyle diyerek bitirelim yazıyı. Unutmadan, Mavericks taraftarı için 5. maç evlerindeki son maçtı ama taraftarlar maçı hep birlikte yine 2. maçta olduğu gibi AAC'de izleyeceklermiş. Gerçi ben Cuban ve taraftarın yerinde olsam deplasmana otobüs kaldırır, truva operasyonu yapardım ama neyse...

5. Maçın Özeti:

Hiç yorum yok: